Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yan yatmak

  • 1 yan yatmak

    yan yatmak (gemi)
    v. careen, rake

    Turkish-English dictionary > yan yatmak

  • 2 yan yatmak

    перекоси́ться, накрени́ться

    Türkçe-rusça sözlük > yan yatmak

  • 3 yan yatmak

    to list, to rake

    İngilizce Sözlük Türkçe > yan yatmak

  • 4 yan

    1. subst und adj Seite f; MIL Flanke f; Profil n; MATH Glied n (einer Gleichung); Seiten- (Tür); Neben- (Ausgang, Satz); sekundär (z.B. Ziel);
    öte yandan andererseits;
    yan bakış scheele(r) Blick;
    yan bakmak scheel blicken; etwas im Schilde führen;
    -de yan basmak sich täuschen in D;
    yan çizmek sich drücken vor D;
    yan etki MED Nebenwirkung f;
    yan iş Nebenbeschäftigung f;
    yan gelir Nebenverdienst m;
    yan gelmek schwelgen, in Freuden leben;
    yan gözle mit scheelem Blick;
    yan hakemi SPORT Linienrichter m;
    yan ödeme Zulage f (zum Gehalt);
    yan sanayi Zulieferindustrie f;
    yan sokak Seitenstraße f;
    yan yan von der Seite, schief, scheel;
    yan yana nebeneinander;
    yan yatmak sich krümmen, sich neigen, sich zur Seite neigen;
    yandan çarklı Raddampfer m; fam Zucker extra (zum Kaffee oder Tee);
    yanı başında (oder başına) ganz in der ( oder in die) Nähe;
    -in yanı sıra (zusammen) mit D; neben D; parallel zu
    2. postpos -den yana wegen G; für A;
    benden yana meinetwegen;
    … bir yana abgesehen von D;
    bu yana hierher, auf diese Seite;
    -den bu yana von … bis jetzt;
    -den yana çıkmak zu jemandem halten;
    -den yana olmak für jemanden sein; sich einsetzen für;
    yanımdan git! geh weg von mir!;
    -in yanında olmak (dabei) haben: saatiniz yanınızda mı? haben Sie Ihre Uhr bei sich?;
    -i yanına almak jemanden einstellen, jemandem Arbeit geben; jemanden zu sich D (= ins Haus) nehmen;
    yanına bırakmamak (oder komamak) nicht ungestraft lassen;
    bunu yanına koymam das werde ich ihm nie vergessen;
    yanına kalmak straflos ausgehen
    2. Ortssubstantiv -in yanına neben A; zu A; an A heran;
    yanında neben D; bei D;
    yanından von D weg; von D her; weg von D;
    (onun) yanına oturduk wir setzten uns neben ihn

    Türkçe-Almanca sözlük > yan

  • 5 yan

    бок (м) фланг (м)
    * * *
    1.
    1) бок, сторона́

    her yandan — со всех сторо́н, отовсю́ду

    öte yandan — с друго́й стороны́

    2) воен. фланг

    yan ateşi — фла́нговый ого́нь

    3) мат. часть уравне́ния ( левая или правая)
    2.
    1) боково́й

    yan cep — боково́й карма́н

    yan kapı — бокова́я дверь

    2) побо́чный

    ilâcın yan etkileri — побо́чные де́йствия лека́рства

    3.
    в функции служ. имени

    yanına — к кому-чему

    yanına oturduk — мы подсе́ли к нему́

    yanıma gel — подойди́ ко мне

    yanında — ря́дом с кем-чем, о́коло, во́зле кого-чего; при ком-чём

    yanında söyledim — я сказа́л при нём

    yanında taşımak — носи́ть при себе́

    onun yanında benim hiç değerim yoktur — ря́дом с ним я ничего́ не сто́ю

    o belge yanınızda mı? — э́тот докуме́нт при вас?

    yanındanот кого-чего

    yanımdan git! — отойди́ от меня́!

    ••
    - yana olmak
    - sizden yanayız
    - yanına almak
    - annesini yanına almış
    - ben seni yanıma alayım
    - ama çok para veremem
    - yan bakmak
    - yan basmak
    - yanı başında
    - yanı başına
    - yanına bırakmamak
    - yanına komamak
    - yandan bile geçmemiş
    - yana çıkmak
    - yan çizmek
    - yan gelip oturmak
    - yan gelip yatmak
    - yan gelmek
    - yan gözle bakmak
    - yanına kâr kalmak
    - yan tutmak
    - yan yan bakmak
    - yanına varılmaz
    - yanına salâvata varılır
    - yan yatmak

    Türkçe-rusça sözlük > yan

  • 6 yatmak

    (yatar)
    1) в разн. знач. лежа́ть; ложи́ться

    yan yatmak — лежа́ть на боку́

    yatar durumda — в лежа́чем положе́нии

    2) Д склоня́ться, соглаша́ться; подчиня́ться; быть располо́женным к чему
    3) ночева́ть

    açıkta yatmak — ночева́ть под откры́тым не́бом

    4) сиде́ть в тюрьме́

    hırsızlıktan beş yıl yatmış — он отсиде́л за воровство́ пять лет

    5) стоя́ть на я́коре

    gemi limanda yatıyor — су́дно на я́коре в порту́

    6) расправля́ться, выра́вниваться; станови́ться ро́вным (гла́дким)

    Büyük Türk-Rus Sözlük > yatmak

  • 7 yan gelip oturmak

    = yan gelip yatmak сиде́ть сложа́ ру́ки; жить припева́ючи

    Türkçe-rusça sözlük > yan gelip oturmak

  • 8 yan gelip yatmak

    Türkçe-rusça sözlük > yan gelip yatmak

  • 9 yan

    "1. (a) side. 2. flank. 3. neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area. 4. part (of one´s body): Her yanım ağrıyor. I ache all over. 5. direction (line or course extending away from a given point). 6. aspect, side (of a matter). 7. with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don´t take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me. 8. in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü´nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü´s nothing compared to Zühtü. 9. lateral, side, located at or towards a side. 10. secondary. -a /dan/ 1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan´dan yanayım. I´m for Hasan. 2. as regards, as far as... is concerned: Paradan yana iyiyim. I´m OK as far as money goes. -dan sideways, from one side; obliquely; in profile. -a çıkmak /dan/ to support, take the side of, side with (someone). -ına almak /ı/ 1. to take (someone) on, employ (someone) (as one´s assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her). - bakış sideways glance. - bakmak /a/ 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously. - basmak 1. to be deceived, be taken in. 2. not to be straight with someone; to give someone the runaround. -ı başında /ın/ right beside, immediately beside, right next to. -ına bırakmamak/komamak/koymamak /ı, ın/ not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...) -ından bile geçmemiş. /ın/ It doesn´t have even the slightest connection with.../It doesn´t bear even the faintest resemblance to.... - cebime koy. colloq. I don´t believe you./Come on, who do you think you´re fooling?/Pull the other leg, it´s got bells on it. - cümle gram. subordinate clause. -dan çarklı 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks. - çizmek 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore. - etki side effect. -dan fırlama slang scoundrel, bastard, SOB. - gelmek/- gelip yatmak to take one´s ease, relax, enjoy oneself (when one should be working). -dan görünüş profile. - gözle out of the corner of one´s eye. - gözle bakmak /a/ 1. to look at (someone) out of the corner of one´s eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously. -ına (kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won´t get away with this murder. (...) -ına salavatla varılır. /ın/ You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...) -ına (salavatla) varılmaz. /ın/ 1. It´s so high/expensive you can´t touch it. 2. He/She thinks he´s/she´s better than everybody else. He/She thinks he´s/she´s something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. -ı sıra 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He´s drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he´s also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me. - tutmak to show partiality to one person or side. - ürün by-product. - yan sideways. - yana side by side. - yan bakmak /a/ to look at (someone) malevolently, look daggers at. - yatmak to lean to one side."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yan

  • 10 yan gelip yatmak

    бот күтәреп яту

    Türkçe-Tatarca sözlük > yan gelip yatmak

  • 11 yan gelip yatmak

    v. sit back

    Turkish-English dictionary > yan gelip yatmak

  • 12 yan gelip yatmak

    to sit back

    İngilizce Sözlük Türkçe > yan gelip yatmak

  • 13 list

    n. liste, kumaş kenarı, geminin yan yatması, cetvel
    ————————
    v. listeye yazmak, listelemek, kaydetmek, yana yatmak
    * * *
    1. liste 2. listele (v.) 3. liste (n.)
    * * *
    I 1. [list] noun
    (a series eg of names, numbers, prices etc written down or said one after the other: a shopping-list; We have a long list of people who are willing to help.) liste
    2. verb
    (to place in a list: He listed the things he had to do.) listelemek, liste yapmak
    II 1. [list] verb
    (to lean over to one side: The ship is listing.) yan yatmak
    2. noun
    The ship had a heavy list.) yan yatma

    English-Turkish dictionary > list

  • 14 rake

    n. çapkın, eğiklik, tırmık, gelberi, fırın tarağı, hovarda, zampara, çapkın adam, uçarı, yan yatma (gemi)
    ————————
    v. tırmıklamak, tırmıkla toplamak, taraklamak, arayıp taramak, araştırmak, taramak (silah), yan yatmak (gemi)
    * * *
    1. tırmıkla topla (v.) 2. tırmık (n.)
    * * *
    [reik] 1. noun
    1) (a tool which consists of a usually metal bar with teeth at the end of a long handle, used for smoothing earth, gathering eg leaves together etc.) tırmık
    2) (any similar tool: a croupier's rake in a casino.)... tırmığı
    3) (the act of raking: to give the soil a rake.) tırmıklama
    2. verb
    1) (to smooth or gather with a rake: I'll rake these grass-cuttings up later.) tırmıklamak, tırmıkla düzeltmek
    2) ((often with out) to remove the ashes from (a fire) with a poker etc.) küllerini ayırmak
    3) (to fire guns at (a target) from one end of it to the other: The soldiers raked the entire village with machine-gun fire.) taramak
    - rake up

    English-Turkish dictionary > rake

  • 15 careen

    v. karina etmek, yan yatırmak (gemi), yan yatmak (gemi), sarsılmak, sendelemek
    * * *
    1. karina et 2. karinaya bastır (v.) 3. karinaya bastırma (n.)

    English-Turkish dictionary > careen

  • 16 Schlagseite

    Schlagseite f MAR yan yatma;
    Schlagseite haben yan yatmak; fam Person yalpalamak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Schlagseite

  • 17 kippen

    kippen ['kıpən]
    I vi sein
    1) ( umfallen) devrilmek; ( sich neigen) yan yatmak;
    er ist vom Stuhl gekippt sandalyeden düştü
    2) ( Gewässer, Ökosystem) bozulmak
    II vt
    1) (um\kippen) devirmek
    2) ( schräg stellen) yan yatırmak
    3) ( fam) ( zurückziehen) geri çekmek
    4) ( ausschütten) dökmek;
    einen \kippen ( fam) kadeh atmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > kippen

  • 18 Schlagseite

    kein pl naut yan yatma;
    \Schlagseite haben yan yatmak; ( fam) yalpalamak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Schlagseite

  • 19 list

    liste, dizelge; kumas kenari; geminin yan yatmasi,listesini yapmak; fiyat koymak; yan yatmak

    English to Turkish dictionary > list

  • 20 rake

    tirmik; yan yatma; çapkin, hovarda, zampara; tirmiklamak, tirmikla düzeltmek, taramak; (about/around ile) aramak, arayip taramak; hafif yan yatmak; yana yatirmak

    English to Turkish dictionary > rake

См. также в других словарях:

  • yan yatmak — 1) yana doğru çok eğilmek 2) sağa veya sola doğru eğilerek devrilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yan gelip oturmak (veya yatmak) — hiçbir işle ilgilenmeyerek keyfince yaşamak El âlem kaloriferli konaklarda yan gelip otururken sen işte böyle tir tir titrersin. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • IDTICA' — Yan yatmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • İCLİNBAB — Yan yatmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • DAC' (DUCU') — Yan tarafını yere koyup yatmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • kıvrılmak — nsz 1) Eğrilip bükülmek 2) Kıvrık bir duruma gelmek 3) Yuvarlak bir biçim almak 4) Dar bir yere büzülerek yatmak Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum. Y. K. Karaosmanoğlu 5) Dönmek, sapmak Ben onu görmemişçesine, gözlerimi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yatışmak — nsz 1) Hızı, etkisi azalmak, aşırılığı geçmek Vapurun gürültüsü büsbütün yatıştı. R. H. Karay 2) Coşku, sinir, korku vb.nin etkisi azalmak, geçmek, sakinleşmek Nasılsın yavrum, uyuduktan sonra biraz sinirlerin yatıştı mı? S. M. Alus 3) Ayaklanma …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»